Page 208 - Büyük İslam Akaidi
P. 208
BÜYÜK İSLAM AKAİDİ
200
b- Tafsîlî İman ve Mertebeleri
İnanılacak şeylerin her birine açık ve geniş şekilde ayrıntılı olarak inanmaya
tafsîlî iman denir.
Tafsîlî iman üç mertebeden meydana gelir.
Birinci mertebe: Allah Teâlâ’ya, Hz. Muhammed (aleyhis-selam)’ın
Allah’ın elçisi olduğuna ve âhiret gününe kesin olarak inanmaktır. Bu icmâlî
imana göre daha geniştir. Çünkü burada âhirete iman da vardır.
İkinci mertebe: Allah Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine,
âhiret gününe, öldükten sonra tekrar dirilmeye, cennet ve cehennemin, sevap ve
azabın varlığına, kaza ve kadere ayrı ayrı inanmaktır. Tafsili imanın bu mertebesi
âmentüde ifade edilen iman esaslarıdır.
Üçüncü mertebe: Kur’an-ı Kerim ve sünnet ile Sevgili Peygamberimiz
Hz. Muhammed aleyhis-selam’ın Allah tarafından kesin olarak getirdiği bize
kadar da tevatür yoluyla ulaştırılan bilgilere; manâları açık olan (muhkem) âyet
ve mütevâtir hadislerle sabit olan hususların hepsine (emir, nehiy, helal ve haram
hükümlerine) ayrı ayrı, Allah ve Rasülünün istedikleri şekilde (kişinin kendi hür
iradesiyle) inanarak kabul (ve kalben tasdik) etmesidir.
Mesela: İman edilmesi gereken şeyleri ve namaz, oruç, zekat, hac ve
diğer farzları, helal ve haram olan şeyleri öğrenip bunların farz, helal ve haram
olduklarına inanıp yürekten tasdik etmek tafsili imanın üçüncü mertebesini
oluşturur.
Yani tafsili imanın bu üçüncü mertebesi, inanılması zorunlu olan bütün
inanç, ibadet, muâmelat, emir ve yasaklara ve ahlak hükümlerine inanıp kabul ve
tasdik etmeyi de içine almaktadır. Bunun için imanın bu mertebesi daha sağlam
ve üstündür.
İnsan, icmâlî imanla islam’la şereflenmiş olur. Ama ömrünün sonuna kadar
bu imanla kalması doğru değildir. Fırsat buldukça imanını tafsili imana yükseltip
üçüncü mertebesine sahip olmaya çalışmalıdır. İmanda olgunlaşıp kemale ermek
ancak bu mertebeyle olur. Bu da islam âlimlerinin ve islam’a gönül verip onu
öğrenip yaşayan muttakîlerin şiârıdır. 21
21-Ahmed Hamdi, Akseki, İslam Dini, s. 54-55, 29. Baskı, 1980, Ankara; Diyanet İlmihali, s. 71, Heyet;
Prof. Dr. Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 104.