Page 337 - Büyük İslam Akaidi
P. 337

BÜYÜK İSLAM AKAİDİ









                                                                                   329
                  ALLAH TEÂLÂ KİMLERE HİDÂYET ETMEZ?
                  Allah’ın  hidâyeti veya  saptırması  keyfî  değil;  bir  bilgiye,  hikmete  ve
            insanların davranışlarına göredir. Çünkü Allah Teâlâ âdildir, asla zâlim değildir.
            Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de kimlere hidâyet ettiğini ve kimlere de etmediğini
            bildirmiştir. Mesela Allah Teâlâ fâsıklara, zalimlere ve kâfirlere,  yalancı
                                                                        79
            nankörlere  ve müşriklere (Allah’a ortak koşanlara)  hidâyet etmez. Ancak
                                                           81
                      80
            kendisine yönelenlere hidâyet eder. 82
                                                                         83
                  Yüce Allah yolundan sapanı da, hidâyete ereni de en iyi bilendir.  “Allah
            kime hidâyet ederse, doğru yolu bulan odur” gerçeği birçok âyette vurgulanmıştır.
                                                                               84
                                          85
            “Allah, dilediğini doğru yola iletir”  buyurmuştur. 86
                                  ُ َ َ َّ َ
                                  ةللضلا
                  B- DALÂLET (                 ):Sözlüktedoğru yoldan sapmak, kaybetmek,
            helâk olmak, hata etmek ve mahvolmak gibi manâlara gelen dalâlet kelimesi;
            hidâyet ve reşâdın zıddıdır. 87
                  Dalâlet; doğru yoldan bilerek veya bilmeyerek az ve çok sapmaya denir.
            Hidâyetin zıddı olup doğru yoldan dönmektir. 88
                  Dalâlet  kelimesi  Kur’an-ı Kerim’de  çeşitli  anlamlarda  kullanılmıştır.
            Bazıları şunlardır: Doğru yoldan sapmak, hidâyetin zıddı, şakîlik, cahillik, hata
            ve helâk’tır. 89
















            79-Bakara, 2/26, 258, 264.
            80-Zümer, 39/3.
            81-Mü’min, 40/28.
            82-Ra’d, 13/27.
            83-Nahl, 16/25.
            84-A’râf, 7/178; İsrâ, 17/97; Kehf, 18/17.
            85-Bakara, 2/213.
            86-Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 214, Heyet.
            87-Âsım Efendi Kâmûs Terc. Okyanus, c. 3, s. 267; İbn Manzûr Lisanü’l-arap, 2/544.
            88-İsfehânî, a.g.e., s. 297, 298.
            89-İbnu’l-Cevzî, a.g.e., s. 406-409.
   332   333   334   335   336   337   338   339   340   341   342