Page 425 - Büyük İslam Akaidi
P. 425
BÜYÜK İSLAM AKAİDİ
417
YILDIZ ve BURÇ FALI
Kur’an-ı Kerim’de kâinatın muhteşem düzenine, güneş, ay ve yıldızlara
sürekli dikkat çekilmiştir. Yerde ve gökteki bütün varlıkların hepsi Allah Teâlâ’nın
emrine uydukları yaratıcı, etkileyici ve yönlendirici bir güçlerinin bulunmadığı,
her şeyin Allah Teâlâ’nın sevk ve idaresinde olduğu çokca vurgulanmıştır. İslam’ın
özü olan tevhîd inancı, geleceğin mutlak gayb olduğu ve Allah Teâlâ’dan başka
hiçbir kimsenin de mutlak gaybı bilemeyeceği kesindir.
Hakikat bu olunca, insanın kendi geleceğini kaza ve kader çerçevesinde
kendisinin çizeceği ilkesi de, yıldız ve burç falına inanıp itibar etmeyi, onlara bir
anlam ve ümit yüklemeyi reddetmektedir.
İSLAM ÂLİMLERİNİN ÇOĞUNLUĞUNA GÖRE
PEYGAMBERİMİZ ALEYHİS-SELAM İLMİ NÜCUMU=YILDIZLAR
İLMİNİ, ASTROLOJİYİ YASAKLAMIŞTIR. 22
Karşı tarafın ileri sürdüğü âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerin astronomi
hakkında olduğunu; güneş, ay ve yıldızların hareketlerine bakarak bunlardan
dünyadaki olayların ve insanların geleceğine ilişkin sonuç çıkarmanın tam bir
aldatmaca olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca çıkarılan bu tür sonuçlar dini bilgi ve
inançlarla çeliştiğini ve bu işle uğraşanların şirke düştüklerini savunmuşlardır. 23
َ ْ
ُ َ َ َ
ةناهكلا
KEHÂNET ( )
Kehânet: “Gaybdan haber vermek ve falcılık yapmak” anlamına gelir.
Terim olarak “gelecekte vukû bulacak gizli şeylerden ve gayb’dan haber verme”
demektir. Bu işi yaptığını söyleyen kişiye kâhin denir. Cinlerden yardım almak,
yıldızların hareketlerine ve konumlarına bakmak, fıtrî yetenekleri kullanmak,
gelecekte meydana gelecek olayları bildiğini iddia etmek, gizli ve görünmeyen
âlemden haberdâr olduğunu söylemek ve bir takım tekniklere başvurmaktan
ibaret olan yöntemlerle yapılan kâhinliğin bir kısmı itikadı da etkileyecek nitelikte
olup dinimizce küfre götürecek şekilde sakıncalı görülmüştür.
22-Buhari, salâtü’l-küsuf, 13; Müslim, Selâm, 35; Ebû Davud, Tıb, 22.
23-Diyanet İlmihali, c. 2, s. 151, Heyet.