Page 262 - Büyük İslam Akaidi
P. 262

BÜYÜK İSLAM AKAİDİ









         254
                     Kâinattaki her şeyi yaratan, kurallarını koyan, eşyanın hususiyetlerini
               tâyin ve takdir eden Allah Teâlâ’dır. Ateş yakar, güneş ışık ve ısı verir, göz görür,
               kulak işitir ve havasız yaşanmaz gibi.
                     Yediğimiz, içtiğimiz, gördüğümüz, görmediğimiz, bildiğimiz ve
               bilmediğimiz her çeşit varlığın özellikleri Yüce Allah tarafından tâyin ve tesbit
               buyrulmuştur. 36
                     Kur’an-ı Kerim’de “O da: Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını (varlık ve
               özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir, dedi” buyrulmuştur. 37
                     Çağımızdaki materyalistler (maddeden başka varlık ve kuvvet tanımayan,
               varlıkların doğalarının gereği olduğuna inananlar) bu şirke örnek verilebilirler. 38

                     6- a) Şirk-i Hâfî (Gizli Şirk): Müslümanlar amellerini gösteriş (riya) olsun
                                                    39
               diye yaptıklarında bu şirke düşmüş olurlar.  İbadetlerinde, iş ve hareketlerinde
               halkın övgüsünü kazanıp iyi tanınmak veya fayda sağlamak için (namaz kılarlar)
               hevâ ve hevesleriyle gösteriş yaparlar. 40


                     b) Kendi heves ve arzularını ilah edinmek (ilahlaştırmak): Bu da bir nevi
                     41
               şirktir.  Âyet-i kerime’de şöyle buyruluyor: “(Allah’ı unutup) Hevalarını/arzu ve
               heveslerini kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü? Artık ona sen mi vekil
               olacak (da onu koruyacak)sın?” 42





















               36-Prof. Dr. A. L. Kazancı, a.g.e., s. 67.
               37-Tahâ Suresi, 20/50.
               38-İ. H. İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, c. 2, s. 102-103.
               39-Kelam, s. 143, Prof. Dr. Ş. Gölcük ve ortağı
               40-Beyzavî ve Celâleyn, Mâun, 107/6.
               41-Kelam, s. 143, Prof. Dr. Ş. Gölcük ve ortağı.
               42-Feyzü’l-Furkan, s. 376, Furkan, 25/43.
   257   258   259   260   261   262   263   264   265   266   267