Page 474 - Büyük İslam Akaidi
P. 474
BÜYÜK İSLAM AKAİDİ
466
c) Mü’min ve Kâfir’in Kabirdeki Hali
Peygamberimiz aleyhis-selam buyurdu ki: “Mü’min kabirde yemyeşil bir
bahçe içinde bulunur. Kabir onun için yetmiş arşın genişletilir. Kabri onun için
ayın ondördündeki ay gibi aydınlatılır.
Tâhâ suresi 124. âyeti: “… Onun dar bir geçimi olur” kimin hakkında
inmiştir biliyor musunuz? Dediler ki: “Allah ve Rasûlü bilir.” Buyurdu ki: “O
kâfirin kabrindeki göreceği azabı hakkındadır. Allah’a yemin olsun ki, ona
(kâfire) doksandokuz Tinnin gönderilir (saldırtılır). Tinnin nedir bilir misiniz?
Her birinin dokuz başı olan doksandokuz yılandır. Kıyamet gününe kadar kâfirin
vücuduna üfürürler, sokarlar ve tırmalarlar.” 29
Bu konudaki Hz. Aişe (Allah ondan razı olsun) annemizin rivâyeti ise
şöyledir:
“Kâfire kabirde korkunç akrepler saldırtılarak onun etini baştan ayaklarına
kadar yerler. Sonra ona tekrar et giydirilir ki bu defa da ayaklarından başlayarak
başına kadar yerler. Böylece azap devam edip gider.” 30
Yine günahkar mü'min ve kafirleri kabirlerinde yetmiş ejderhanın ısıracağı
bildiriliyor. 31
d) Kabir Azabının Süresi
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden öğrendiğimize göre, kabir ve berzah
hayatı, ölülerin diriltilmesine, yani mahşere kadar devam edecektir. Bu esnada
kâfirler devamlı azapta olacaklardır.
Mü’minlerden ise kimisinin azabı devam ederken bazılarının cezaları
ise bitecek ve azapları sona erecektir. Mü’minlerin nimetleri ise kıyamete kadar
sürecektir. 32
Münâfıkların azapları ise kıyamet gününe kadar devam edecektir. 33
28-Buhari, Cenâiz, 86.
29-Beyhâkî, İsbâtu Azabi’l-Kabr, v. 32a; İbn Kesir, Tefsir, c. 3, s. 169; Gazzalî, İhyâ, c. 4, s. 484; Tirmizi,
Ayrıca benzer rivayet için bk. Hasan Basri Çantay Meali, c. 2, s. 577, Dipnot, 72; Ahmet b. Hanbel, Müsned,
s. 38; Dârimî, Sünen, Rikak, 94, c. 2, s. 238.
30-Beyhâkî, a.g.e., v. 53 b.
31-Tirmizî, Kıyamet, HNo 2460; Dârimî Rikak, 94; A. b. Hanbel 3/38; H. Karakaya a.g.e, s. 539.
32-Kelâm, s. 456, Prof. Dr. Ş. Gölcük ve Prof. Dr. S. Toprak.
33-Tirmizi, Sünen, Cenâiz, 70, c. 2, s. 267.